No:309, bu sezonun en sevilen dizilerinden biri. Yayınlandığı günlerde mutlaka birinci geliyor. İşte bu dizi, bir ilke imza atarak, ışınlanmayı Türk Halkı ile buluşturdu.

Evin küçük kızı Nergis, hoşlandığı çocukla annesini tanıştırmak ister. Songül'de tam o sıra, çiçekçi dükkanları için çiçek almak üzere tedarikçiye gitmek üzeredir. Kızının isteğini kırmayan Songül, 1 saat içinde çay bahçesine geleceğini söyler ve çıkar. Nergis de, hemen durumu arkadaşına haber verir ve yarım saat sonra çay bahçesine gelmesini söyler.

Işınlanma serüveni şimdi başlıyor. Hep beraber saatlerimizi ayarlıyor ve diziyi izlemeye devam ediyoruz.

Songül, arabasına atlar ve mal almak üzere tedarikçiye gider. Tedarikçi dediğimiz de, bildiğimiz çiçek mezatı.

Çiçek alım işlerini hallettikten sonra, yol üzerinde yine çiçekçi olan bir arkadaşının dükkanına uğrar. Sohbet başlar, tam çaylar içilecekken dükkan sahibine bir telefon gelir. Dükkan sahibi okuldan torununu almak zorundadır. Ricayla, dükkanı Songül'e emanet edip, okuldan torununu almaya gider. 

Durun saatleri kurcalamayın hemen, daha bitmedi...

Tesadüf bu ya; Songül arkadaşının dükkanına emaneten bakarken, başka bir arkadaşı bu dükkana gelir. Yine çaylar konulur, sohbet edilir...

Yeter mi? Tabi ki, yetmez... Misafir arkadaş gider, bu sefer dükkana müşteri gelir. Yine nasıl bir tesadüfse, Nergis'in erkek arkadaşı çiçek almak için bu dükkanı seçmiştir. Sakarlığı da üstünde olan genç, 2 tane vazo kırıp, Nergis'in annesi olduğunu bilmediği Songül ile tartışacak kadar dükkanda kalır.

Şimdi kısaca özet geçelim.

1. Çiçek mezatına gidilip, dükkan için yeni çiçekler alındı.
2. Dönüşte arkadaşın dükkanına, uğranıldı sohbetler edildi.
3. Yetmedi, dükkan emanet alındı.
4. Başka arkadaş geldi, çay-muhabbet falan.
5. Müstakbel damat müşteri olarak dükkana geldi.

İşte tüm bunlar yarım saat dolmadan yapıldı. Çünkü çiçekçideki müstakbel damat, ilk telefondan yarım saat sonra çay bahçesinde olma sözü verdi. Hala çiçekçide olduğunu düşünürsek topu topu 20 dakika geçmiş olmalı.

Sorarım şimdi size; İstanbul koşullarında, bir yerden bir yere gitmek bile, tek başına saatler sürerken, bunca işi 20 dakika halletmek mümkün mü? Bir de mezattan çiçek alınma süreci var. Tek başına o bile en az 3 saat sürer.

Bitmedi ki! Daha dükkan sahibi, okuldan çocuğu alıp, eve götürecek ve geri dükkana gelecek. Songül, mezattan aldığı çiçekleri kendi dükkanına bırakacak. Pazar sepeti değil ki bu, kapıdan atıp gidesin. Bu sıcakta çiçekler eriyip gider, onları hemen buzluğa koymak lazım.

Tüm bu işler yapıldıktan sonra çay bahçesine gidildi ve henüz 1 saat dolmamıştı.

Biri bana anlatsın sayın seyirciler, bu ışınlanmak değil de nedir?

 

Benzer dizi saçmalıkları için hemen tıklayın.